Bölümü hatırlamıyorum ama ben de ilk dizide duyup bayılmıştım bu şarkıya youtu.be

İlk sezonda bu bölümler ve bu şarkı, bölüm adı da babylon hatta. 6. Bölümmüş.

mad men ve sarki deyince linki acmadan babylon oldugunu bildim :)

Kaburga bence. Yagli kagit ustune de folyo sar. Ustune bi agirlik koyup dusuk sicaklikta firinda pissin 3 saat falan. Lokum gibi et zaten.

Kaburga eti efsane olur.

folyo isininca cok zararli degil mi ya? folyoda pisirmeyin bence

bence dava aç. duyuruda biri tam rayiç bedel olmuyor bir tık altı oluyor dedi ama 3500 olur herhalde. daha bilgili birileri vardır muhakkak. zaten 5 yılı geçmiş, iyi tavrına rağmen hala "açabilirsiniz tabii" kafasındaki birine yapıştır geç davayı.

böyle tavırdaki birisine dava açın. yukarıda yazdığınız madde doğru, bir avukatla çalışın. sizin canınız sıkılacağına onun canı sıkılsın.

aklıma geldi. belki 5 yıldan sonra geçen 3 yıl için de fark alabilirsiniz. zam yapılmamış sonuçta 5 yıl sonra. emin değilim tabii.

Dava açıp farkları da alabileceğini söyle. Kendin muhatap olma bir avukata arat.

Rahatını bozmak için de satılık ilanı ver. Bir emlakçıyla anlaş evi göstersin taliplilere. Bu şekilde de rahatı bozulur.

Evi satacağım deyip ağır tadilat olacak de. Böylesine böyle davranmak lazım.

Bir kiracı olarak acımadan dava açmanı dilerim.

@black mamba 5 yildan sonra da zam yapildi ama hep azar azar, zaten cevreye göre düsük baslamisti o nedenle hep düsük kaldi.

"sizin canınız sıkılacağına onun canı sıkılsın.", "Rahatını bozmak için de satılık ilanı ver." falan bunlar nasıl ruh hastası söylemler yahu? bir işe de yaramaz kendi kendinizi uğraştırıp sinirinizi bozduğunuzla kalırsınız bu yöntemlerle. direkt mahallenin serserilerine ya da mafyaya verin bari 3-5 bişey onlar gidip tehdit etsinler. hiç olmazsa daha kısa sürede sonuç getirecek ve daha garantili bir yöntem sdfsgdfs.

kiracınız yanlış veya illegal bir şey yapmamış. 5 yıl dolunca dava açma hakkınız varken açmamışsınız. söylediğiniz diğer madde için de yine dava açacaksınız zaten öyle çat diye çıkartamazsınız. tekrar bir deneyin pazarlıkla çözmeyi, çözemezseniz vakit kaybetmeden açın davayı. dava açtıktan sonraki süreç için aradaki farkı da alırsınız masraflarla birlikte. sonra 10 yıl dolunca da zaten çıkartırsınız kiracıyı. "legal olarak" başka yapabileceğiniz bir şey yok maalesef.

ekleme: bir hukukçuya danışıp kira tespit davası ya da aynı belediye içinde ev olma muhabbetinden hangisi ile daha kolay sonuç alabileceğinizi öğrenin davayı ona göre açarsınız.

@hadsafhada evet söylediginiz yöntemler var secenek olarak sadece biliyorum.
Ben 3000 de israr etmeli miyim onu tam kestirememistim cünkü vicdansizlik yapmak istemiyorum ama kisi benim evimde oturup kendine de ayni semtte ev alip onu da yüksekten kiraya verdiyse bu durumda da hakkimi yedirmek istemiyorum acikcasi. Kendi evi varsa orada oturan kisinin 1450 ödedigine zerre kadar inanmadim cünkü

8 yıl olmuş tespit davası açabiliyorsun sonuçta. piyasası neyse onu al bence. vicdansızlık değil. 2 evi olan insan sonuçta. ihtiyacı yok. babanın 2 evi var mı? yok. babandan iyi durumu.

a4 mü??? :D
mendil ama sanirim o bildigin mendillerden degil

sofra bezi.

mendil. ceket mendili/cep mendili/yaka mendili diye gugıllarsanız görürsünüz. hatta durun ben sizin için yapayım:

lmgtfy.com

tuvalet kağıdından yapılıyor o aniden bastırırsa kıçını silesin diye, a4 dedi adam ya...

üstüme gelmeyin ilk takım elbise tecrübem. ykm'de falan satarlar mı bundan? pahalıysa a4'ten yaparım ben.

şu mendil mi cidden? karton gibi duruyor ya

ifearbrooklyn.com

@micro

onu arattım da senin dediğin şu;
www.outlet34.com

benim aradığımı az önce paylaştım. beyaz, ucundan azıcık görüken istiyorum ben.

pahalı gelirse cebi boş bırak.

@icim ürperiyor fark etmez. hepsi mendil, farklı değiller. birisi şekil verilip kabartılmış, dışarıya taşırılmış. diğeri düz biçimde katlanmış. hepsi aynı. :)

@kuzey li

yok ya a4 kağıdı ne kadar 10 kuruş falan

bak hâlâ a4 diyor!

kardeş skdjfskjfksdf ne a4ü manyak mısın:D

ben zamanında benim takımın mendilini kaybetmiştim. aşağıda terzi vardı, 10 dakikada yaptı. ne kadar para verdiğimi bile hatırlamayacak kadar da ucuzdu. git bi terziye diksin hemen 2 dakikada. benimki de senin attığın gibi sadece ucu gözüküyordu. ceketin cebini kontrol et, cep dikişli olabilir. o durumda bu stili yapamazsın, açtırman gerekir. terziye git yani

ya :DDDDDD a4 demene o kadar çok güldüm ki of :D::D:D:D:D spor yaptım dün ve aşırı kas ağrım var :D:DD::D karnım :'D :D:D:D: ooof DDD:D:

a4'ten tabi ki olur. takım çizgiliyse çizgili a4 kullan.

İtalya ya özel bir tur ayırdım ben gelecek için, çünkü düşününce yetmeyecek asla 3 4 gün, Turin, Floransa, Cenova, Bolonya, Roma..

aslında bir hafta ayırırım diyordum ama baktım zaman sandığımdan da kısıtlı. gezecek yer de tonla. işte seçim yapmam gerek artık

gitmedim, gitmeyi çok istiyorum. gideceğim ilk ülke olacak diye tahmin ediyor ve umuyorum. ben italya'yı görmek için 4 günüm olsaydı 2 gün roma, 1 gün floransa, 1 gün napoli ve çevresi (pompei falan) yapar idim. fakat 15-20 günüm olsaydı görmek isteyeceğim şehirler istek sırasına göre,

1. roma
2. floransa
3. torino (cesare pavese için sırf. en çok burda vakit geçirirdim sanırım)
4. bari
5. empoli (kişisel sempati, görülecek bi şeyi olduğundan değil)
6. cenova
7. palermo
8. cagliari
9. siena

***

şahsen bu şehirlerin tamamında gidip görmek istediğim yerler var. ama şimdi 4 gün gitmişken bari'ye, bologna'ya gidilmez. siz italya'nın gezmelik, görmelik yerlerine gitmek istiyorsunuz. o yüzden ben olsam roma, floransa ve napoli derim. napoli'yi eklememin sebebi pizza, kaos ve pompei. tarihe ve pizzaya ilgim yok diyorsanız başka bir şehir olabilir.

pizzaya ilgi olmaz mı yahu :D
zaten italya demek tarih de demek napoli aklımdaydı da konumu güneyde kalıyo diye kafama takılmıştı sadece

Ben de sonbaharda 4 gece 5 gün İtalya'da olacağım , hemen faydalanmak istedim topicten. Bilenler , görenler , gezenler ; Roma'dan Floransa'ya günü birlik git gel yapmak mümkün müdür? Daha önemlisi mantıklı mıdır?

o zaman süper, bence napoli listede kalabilir. pompei'yi benim için de gör lütfen, dünyada belki de en merak ettiğim şehir/bölge. adamlar bişmiş yav.

@anjelique, günübirlik gidiş-dönüş otobüs ve trenle mümkün olur ama pek mantıklı değil bence. hem çok para harcarsın hem ne roma'dan ne floransa'dan bir şey anlarsın. vakit kısıtlıysa bu şehirlerden birinde kalmak daha mantıklı. benim enerjim bitmez, yol beni yormaz, sabah 7'de kalkar 11-12 gibi floransa'da olur, fıtı fıtı akşam 8-9'a kadar gezer, 12-1 gibi roma'ya dönerim dersen yapılmayacak iş değil. ama sıkıntı yaa. boşver.

Kacmamasi gereken sehirler
1 venedik
2 roma
3 milano
sirasi ile.
bunlardan zaman artarsa ki artmaz
4 floransa

İtalya'yı gezdim. Kesinlikle pisa'ya gitme. Tek olayı facebooka pisa kulesinin fotoğrafını koymak olur. Pişman olursun. Neyse. Benim için ilk 3 şöyle:
1-floransa
2-roma
3-venedik

floransa roma kesin gibi ki zaten gezi romadan başlayacak yazmayı unutmuşum. venedik mi napoli mi kararsız kaldım şimdi

dört günün sonunda nereye gideceksin? tekrar roma'ya dönmen gerekiyor mu uçuş için falan? eğer öyleyse, venedik'e git. roma-floransa'dan sonra napoli ters kalır. eğer roma'ya döneceksen yani. roma-floransa-venedik-roma daha iyi. yok roma'ya geri dönmüyorum, en son gittiğim şehirden kaptırıp devam edicem öyle avrupa'ya diyorsan bence napoli. venedik'in allah belasını versin su her yerde var.

biz de 4 gün gitmistik

2 roma
1 floransa (yeter)
1 venedik (yetmez ama evet)

diyorum ben :)
der meister in de dedigi gibi biz romaya geri dönmüstük. bu rota uygun oldu. pisman olmadik cok güzeldi.

romada pompide mutlaka tiramisu yiyin, cok cok güzel.
floransa ya giderseniz gilli ye ugrayin
yine romada giolittide dondurma

@der meister italya'dan sonra budapeşteye geçmeyi planlıyorum
@painted bird tavsiyeler için çok teşekkürler :))

neyle nasıl seyahat edeceğiniz önemli en başta. ikincisi ilgi ve zevkleriniz belirleyicidir. üçüncüsü bütçe hayati önemdedir. dördüncüsü sağlık ve zindelik durumu etkiler. beşincisi de dört gün bence sadece roma'ya bile yetmez ya neyse... :)

- roma ile başlanacaksa -ki mutlaka roma görülmeli-:
* vatikan'a mutlaka gidilmeli ve san peter bazilikasıyla yetinilmemeli; sistine şapeli de görülmeli, domuna da tırmanılmalı. uygun zamanda gidilirse papa dahi görülebilir.
* kolezyum ve yanı sıra forum bölgesi gezilmeli.
* piazza venezia'dan via del corso boyunca piazza del popolo'ya yürünmeli. bu yol boyunca biraz sağa biraz sola kayılarak panteon (mutlaka görülmeli), piazza navona, fontana di trevi, piazza di spagna ve merdivenleri elbette görülmeli. ayrıca arzuya ve ilgiye göre dikkati çeken otantik ortamlara dikkat edilebilir bu aralardaki, via del governo vecchio mesela.
* tüm görkemli katolik kiliseleri görülmeye değer neredeyse; ama özellikle caravaggio hatırına san luigi dei francesi ve michelangelo hatırına santa maria degli angeli e dei martiri ayrı yer tutar.
* museo e galleria borghese dahil villa borghese bahçesi ferahlatır.
* tiber nehri yürüyerek geçilir ve söz gelimi castel sant'angelo'ya gidilebilir ya da en iyi roma manzarası veren yer olan gianicolo'ya çıkılabilir.
* hop-on-hop-off turları iyidir.
- venedik görülmeli.
* sürreal bir mekân bulacaksınız karşınızda.
* gondolla uzun tur, özellikle sevgiliyle unutulmaz haz verir ve şehre bakış açınızı ve hayranlığınızı derinleştirir.
* cam işlerini yerinde görmek üzere murano'ya gitmek hem hediyelik eşya için hem de daha geniş açıdan venedik temaşası için hoş olabilir.
* yürüyün ve yitin şehrin dehlizlerinde. ama özellikle karnaval zamanı bu çok hoş olur.
- bir yer daha seçecek olsam ben napoli'yi seçerdim. ne demişler "vedi napoli a poi muori" (napoli'yi görmeden ölme bence en iyi çevirisi)
* pizza italya'da değil napoli'de yenir. herkes, tüm dünya da michele önünde kuyruk olur; ama benim favorim değildir.
* vezüv'e çıkılmalı! ayrıca bence solfatara da görülse etkileyici olur. hemen girişin karşısındaki amcadan gerçek mercan takı alınabilir. o dükkandan değil ama cameo ve capodimonte de hediyelik ya da hatıra olarak çok çok zariftir.
* pompei, ercolano ve cuma'ya gitmeli, görmeli. ibretlik işler için ayrıca arkeoloji müzesi mutlaka görülmeli.
* sorrento'dan salerno'ya tüm amalfi sahili baş döndürücüdür!
* parco virgiliano ve castel sant'elmo şehri ve manzarayı izlemek için nefis mekânlardır (ilki daha çok manzara ikincisi daha çok tarih bakımından önemli olsa gerek). castel sant'elmo'nun girişinden önceki sokak başındaki cameo satıcısı dükkanda çok zarif ürünler var gerçekten.
* capri'yi görmeden ölmemeli insan diyenler de var! evet görülesi. ama hele de grotta azzurra (mevsimindeyse eğer) muhakkak görülesi! bir de yazın çok coşkulu olan ischia da benim favorimdir, sonsuz çeşitli su kaynaklarıyla!
* piazza plebiscito ve dolayları ile via toledo gezilebilir.
* teatro di san carlo'da bir performans izlemek de pek bir keyif veriyor doğrusu.

evet, çok çok kısaca böyle işte! ama asla bu kadar değil...

Rica ediyorum Roma'ya gidip Vatikan a, sistine Chapel e girmeden yurda tekrar adım atmayın.
Bilhassa rica ediyorum bunu, cunku o pişmanlığı döndüğünüzde yasamak istemezsiniz.

Daha once on gun Italya seyahatim olmuştu.

3 gun Roma, 3 gun Floransa, 1 gun Napoli, 2 gun de Venedik, 1 gun de milan da bulundum.

3 gun roma icin biraz fazla ama Ayrıntılı gelecekseniz idealdir.
Ama iki gun yetecektir. Vatikan'ı aradan çıkarırsanız roma icin bir bucuk gun de yeterli.
Floransa icin müze tutkunuz var ise benim gibi, 2-3 gun cok iyi. Ama yön ben sehri goreyim, genel havadan haberim olsun derseniz, 1-2 gun yetecektir.
Accademia'da david i mutlaka görün derim.
UffiZi de caravaggio, Botticelli eserlerini yakından görebilirsiniz.
Daha niceleri elbette...
iki tane pazar kuruluyor her gun biri. Deri pazarı. Hakiki deri ürünleri satıyorlar. Orayı mutlaka gezin, gezerken de haşlanmış kuzu eti satan seyyar satıcılara uğrayın.
Ayrıca meydanda Floransa da gilli cafe var, orada da mutlaka ayakta bes dakikada tramisu yiyin.
Vaktiniz olsaydı bir tiyatro-restaurant adresi verirdim size.
Inanılmaz bir yer. :)

Venedik icin bir gun ideal.
Milan icin bir gun ideal. Ozel bir ilginiz yok ise gidilmeyedebilir. Ben mida haftasında oradaydım. Harikaydı. Duomo keza ama yine de favorilerim Arasında degil.

Napoli'nin merkezini görmeniz yeter. Sehir hayranlık uyandırıcı ancak bir o kadar da itici.
Tren garında gaspa uğradık ama Allahtan sigara ile hallettik işimizi.

Pompei de ozel bir ilginiz yoksa vakit kaybetmeyin derim.

-
Madem 4 gun diyorsunuz,
2 gun roma, hayranlık duyacaksınız.
Trevi de lutfen para atmayı unutmayın havuza :) dilek tutun
İSPANYOL merdivenlerinde yakınlarda hatta tam caprazindaki dondurmacidan, simdi adını hatirlayamayacagim dondurmanızı Alıp bitene kadar keyif yapın.
Sonra bırakın, kaybolun Roma'da.
Her yol meydana cikacak, inanin. Her yol!
İSPANYOL merdivenlerinin hemen solunda kalan kucuk İngiliz cay evinde bir kupa cay icin.
Karsi caddeden, PRada nin tam KARŞISI olacak.
Ana caddeler uzerinde degil de ara sokaklar icindeki pizza restaurantlarına girin.
Ama ayaküstü pizzadan da yemekten kaçının.
Prada, Gucci vs. Orayı takip ettiğinizde Sokağı, harika butik yerler cikacak Karşınıza.
Ama unutmayın, pizza ve dondurma Romada yenir :)

Ikinci gun ise Vatikan'a uğrayın. Sistine Chapel i mutlaka ama mutlaka görün.

Collesium a luzum yok.

Roma'nın sokaklarını gezmeye devam edin ve aksam Floransa'ya geçin.

Otelinizi bilemeyeceğim icin yorum yapqmuyorum ama aksam Guzel bir yemek yersiniz.
Floransa'da geceleri cok karanlık geciyor ne yazık ki. Karanlıktan kastım, sokaklar yoğun olmuyor.
Biraz da korkutucu.
Ertesi gun Floransa'da müze merakınız yok ise sehir biraz Karışık ve karanlık ancak dikkatli olarak sehir turu yapın.
Yok müze görecekseniz onde uffizi, ardından accademia ya gidersiniz.

Sehir meydanında, altın Kapıların oldugu yerlerde kliseleri Göreceksiniz. Simdi adını bilemediğim birkac müze daha var.
Persephone vs. Heykellerle dolu her yer.

Bir daha italya'ya sadece ama sadece Floransa icin gidecegim. :)

Floransa da tramisu yiyin mutlaka dedigim yerde.
Sokak uzerknde haşlanmış et yersiniz.
Hayatımda yedigim en Guzel Haşlama etti. Ekmek arası.
Dante nin evinin birkac sokak ötesinde şehrin en meşhur işkembecisi var, severseniz deneyebilirsiniz.
Floransa'da deri meşhur.
Deri kaplama ciltli defter ve kitaplar alabilirsiniz.
Domuz yahut okuz derisinden çantalar alabilirsiniz.
Kendinize mutlaka hakiki deriden br eldiven alin.

Ayrıca mutlaka ama mutlaka ne alırsanız pazarlık yapın. Mutlaka!

Floransa dan ben olsam dogruca Venedige geçerdim. Ama siz Roma'dan bir gun kısıp Napoli'ye geçebilirsiniz. Ya da sıralamayı nasıl istiyorsanız pek harita bilgim yok ama ben yukarıdaki sıraladığım sekilde Yaptım.

Napoli'ye giderseniz makarna yemelisiniz!
Iste gercek İtalyan makarnası Napoli'de yapiliyor.
Deniz ürünleri Olanları tercih edebilirsiniz. Cok hos, cok cok hos...
Fakat gezip görülecek cok bir yer yok Napoli'de.
Şehrin kendisi korkunc bir efsane vefaya cogunlukta.
Aksam bir an once Kapılar kapanıyor, bir hareketlilik oluyor.
Ozellikle merak etmiyorsanız tavsiye etmem görülecek bir yer yok cunku.

Hele ki pompeii yi ozellikle merak etmiyorsanız hic hic tavsiye etmiyorum.
Vezüv Yanardağı vs... Bir gunum bosa gitmisti. Ilgim yok cunku.

Dedigim gibi ben olsam dogruca venedige gecer, gunun keyfini sürerdim.

Ardından da Milano'ya gecer yurda Dönüşü gerceklestirirdim.

Kabaca seyahati bu sekilde planlamak en şık olanı bence.
Ama her neree giderseniz gidin italyanlar gibi keyfe düşkün, rahat ve tasasız olmanın tadını cikarin.

Iyi yolculuklar!

:)

onedio.com

2 gün roma, 2 gün floransa.
başka bi şehir daha eklersen bu şehirleri hakkıyla göremezsin.

siena
roma
floransa
venedik

bi hortlatayım burayı dedim :D
3 gün roma 1 günü vatikan tabi ki
2 gün floransa
1 gün de venedik yaptım. venedik planda yoktu ama şartlar gereği gittim.
Öğrenci bütçesiyle dediğiniz her şeyi yapmaya çalıştım :D
Dediğiniz gibi İtalya ayrıntılı özel bi tatili hakediyor gerçekten

italya 4 gün ise mutlaka ama mutlaka gitmeniz gereken yerler şöyle:

roma,
floransa,
siena. (floransa'ya gitmişken buraya gitmemek ayıp olur)

ağustosta hamburg'un biraz daha kuzeyinde çadırda kalmıştım. açık havada bile güneş battıktan sonra inanılmaz soğuk oluyordu. kat kat giyinip tuluma girmeden ısınamıyordum.

hamburg yazin bile soguk :D

viyana'da bugün hafiften kar yagdi, kac gündür de hep dolu yagiyor zaten, sen ne diyorsun! :)

makale gibi seylerde takiliyorsan reading calis. toefl a yönelik reading kitaplari isine yarayabilir. cesitli makaleler oluyor onlarin anlamina yönelik sorular oluyor

özel ders istemene gerek yok. oku. sadece oku ama. aç çocuk kitabı oku, sonra bi üstüne geç. bi altı ay oku durmadan, haftada ya da iki haftada roman ayarında bir kitap bitir en az. 6 ay sonra tekrar konuşalım.

aynen yaptığın gibi yapacaksın. bir yerden sonra o anlamadığın kelimeler kalıpları öğrenmiş oluyorsun ihtiyaç duymuyorsun. kuzenini bilemem ama çoğu ingilizce öğretmeninin ingilizcesine bile güvenmiyorum ben berbat olanları da var.

bence güzel.

çiçek güzelmiş, bence boyutları iyi.
ama madem satıcı da yardımcı oluyor, içine sinmediyse geri yollayıp büyütmelerini rica edebilirsin.

çok küçük, bence bu sende kalsın ama yeni bir çiçek bak daha doğal duran ve büyük

büyük güzel olmaz.

kendi fotoğrafları sana gelenden çok daha dolgun görünüyor, belki sapları daha kısa tutulduğu için daha orantılıdır, seninkinin sapları uzun olduğundan biraz küçük kalmış olabilir yukarısı.

içine sinmediyse gönder, bi daha ne zaman gelin çiçeği alacaksın.

bence boyutlar fotoğraftakiyle aynı. içinize sinmediyse düğün günü canlı çiçeklerle zenginleştirebilirsiniz.

bence guzel, ben de aylarca gelin cicegi secmistim ama o telesede siprais fln edemeden dugun gunu ninalim bana bi cicek yaptirmis, hic de sevmemistim. en azindan bu sizin begendiginiz...

ödediğin kalsın, çiçeği gönderme bence de güzelmiş.

bence gönder büyütsünler

ben neden gerçek çiçek kullanmadığınızı merak ettim.

2 fotoğraf arasında ise bence fark yok.

fark yok, seninki biraz üst taraftan sıkıştırılmış bence. içine sinmediyse geri gönder.

zevkleriniz nedir ?nasl yerlerden hoşlanırsınız? yaşlarınız kaç?

(bkz: ohrid)
başlıkta yazılanlar sizi ikna etmeye yeter bence:) makedonya uzak da değil pek hem.

amsterdam.net

yeni başlayanlar için yurtdışı derken genelde İtalya tatmin edici oluyor :)

Paris, Roma, Barcelona diye sıralardım. Üçünü de görmedim ama :)

prag

zevke ilgi alanına göre yani
mevsime de göre
maldivler de olur
italya da
amerika da

:)
geniş bi soru olmus

italya'dan başlayın derim.

italya (roma, pisa, floransa, napoli)

ilk sefer için ideal.. mayıs ve eylül ideal zamanı..

italya +1

ROMA!!!

vize sorunu yoksa roma-venedik

vize sorunu varsa makedonya, sırbistan

prag, viyana, budapeşte turu derdim ben de. plase roma, venedik, floransa.

italya (roma floransa venedik) ya da prag

bütçe?

italya'da floransa, siena (özellikle).
avusturya'da hallstatt.
belçika'da brugge.

sakin yerler olsun isterseniz bunlar.

avrupa'da oncelik sirasiyla:

italya (genel)
paris (bakin fransa degil)
sonrasinda budapeste/prag/viyana uclusu

buralara gittiginizde sehir gezeceksiniz, bazi anitlar falan filan ve aslinda size cok da uzak olmayan bir kulturu taniyacaksiniz.

ama tayland, kambocya, singapur falan giderseniz hem doga guzellikleri, hem bambaska bir kultur, hem de acayip binalar falan.

Floransa kesinlikle

santorini, dubrovnik

Prag + 1

italya

yaşlar ben 30, o 28.
avrupayı merak ediyoruz. İlk olarak avrupada bir yere gidelim diye düşündük. Amsterdam ilk aklımıza gelen ve en merak ettiğimiz yerler arasında.

Tarih işte mayıs haziran gibi düşünüyorum. Biraz havalar da ısınsın.
Bütçe 5000 TL. Arttırmama gerek olur mu?

o kadar çok italya cevabı gelmiş ki, gerçekten italyaya mı gitsek diye düşünmeye başladım :)

Londra neden olmaz?

@nıç londra çok pahalı ya, bi de uzak baya.

amsterdam'a gitme.

@fayfim neden?

ilk defa yurtdışına çıkmak için çok uygun bir yer değil bence. hem çok pahalı bir şehir hem de küçük. yapabileceğiniz aktivite sayısı, görebileceğiniz değişik kültür sayısı çok az. amsterdam kötüdür, oraya gitmeye gerek yok falan demiyorum ama avrupa'nın yarısından fazlasını gezmiş birisi olarak ilk amsterdam'a gitmek istemezdim. paris ve barcelona'yı ayrı tutarsak(ikisine de gitmedim henüz çünkü) benim görüşüme göre söylediğim gibi italya(roma, floransa, venedik) veya orta avrupa(prag, budapeşte, viyana) turu öneririm. ikincisini şiddetle öneririm hatta çünkü 5 farklı ülke görmüş olacaksınız. amsterdam'a giderseniz sadece 1 şehir.

bir de ilk gidişiniz için bir tur şirketiyle gitmenizi tavsiye ederim. ortama biraz ısınmanız, o tedirginliği üstünüzden atmanızda çok yardımcı olacaktır. fiyatları da genel olarak kendiniz ayarlamanızdan daha bile ucuza geliyor.

İtalya'dan başlamayın, çünkü çok iyi. Roma, floransa gibi yerleri öteleyin çünkü o şehirlerden sonra göreceğiniz yerler size yavan gelecektir. Ufaktan başlayın yunan adaları, atina, warsaw, gibi...ön sevişme gibi düşün.

Portekiz'e gidin.

Türkiye'ye en uzak ülke. İnsanları iyidir. Zaten ülke küçük olduğu için Kuzeyden güneye gezer durursunuz.

cd takarlar ama onu denemedim.
poset baglamistim ben bir kac ay sonra alistilar ama.
5litrelik su bidonlarini ortadan kesip dikenli tel gibi yapip onu da baglayabilirsin.

bulabilir misin bilmiyorum ama penceere icin söyle bir sey var. koyuyosun pencere önüne, gelemiyorlar

www.amazon.de

taubenspike diye de aratirsan google da...

hayvanlara zarar verecek şeyler yapmak istemiyorum, camda takılmalarında sıkıntı yok antenlerin üstünde durmasınlar yeter

Hotiç'e bir bak.

mutfakta asci, disarida hanimefendi, yatakta orospu bir ayakkabi. Is ortaminda ne giyiyosun. Cok ucu acik kalmis.

söyle bir model var camper in. senin dedigin gibi.

www.camper.com

bu pahali ama benzerini beta da yapiyor

www.betashoes.com

@davidoff yani smart casual'a izin veren bir iş ortamında. obama'yla beyaz sarayda görüşürken giymeyeceğim.

tr.ecco.com

direkt link vercem.

ayağımdaki bu.

www.zara.com

bu da güzel.

www.zara.com

camper, zara, h&m.
iki ve üç kısa süreli kullanılıp paralancak ayakkabılar. camper parasının hakkını veriyor.

Biri haşlanınca hamur olur, diğeri tane tane, daha diri olur.

kaliteyi bilmiyorum da pastavilla ayni pisirme süresinde daha sert kaliyor. normalde makarnanin da hafif sert (al dente) olmasi gerektigi söylenir ya. damak zevki bence ama, yumusak sevenler de var. oba tarzi olanlar yumusak oluyor

yirmisantim +1, tadı da fark eder. birini yerken ot yediğini hissedersin diğerinin tadı daha güzel olur. ha çok ucuz ve lezzetli makarnalar da olabiliyor ama nadir. ben oba'yı hiç duymadım. makarnada fiyat fark ediyor valla. ama şekil olsun diye gidip filiz yerine barilla almanın manası yok, bildiğim kadarıyla aynı firma üretiyor onları. onlara da dikkat etmek gerek. bunun dışında makarnada paraya kıymak lazım, zaten en pahalısı 2 lira.

genel itibariyle makarnaların kalitesi şekil vermek için kullanılan kalıplardan kurutma sistemlerine kadar birçok şeye bağlı diye biliyorum. mesela pastavilla'nın sitesinde kurutma işleminin makarnanın şekline göre 5-16 saat arası sürdüğü yazıyor, ki yüksek ısıda kurutuluyordur büyük ihtimalle. de cecco gibi üst kalite markalarda bu süre bir günden fazla olup düşük ısıda kurutuluyor makarna, bu yüzden diğer markalarla devasa bir fark oluyor. bu oba ile pastavilla arasında da böyle ufak farklılıklar vardır belki. bu fark da tadından da anlaşılıyor, renginden de, dokusundan da. bazı markalarda sos makarnanın üzerinde kalıyor resmen, alta falan geçmiyor, bazısındaysa tabağın dibine doğru akıyor misal. sosu çekmeli makarna :)

bayağı fark oluyor, ben genelde süpermarketin kendi markasını kullanıyorum, haşlama süresi uzadıkça makarna da hamurlaşıyor doğal olarak.

dün ilk kez de cecco marka penne makarna aldım, mükemmel bişi. al dente sevmediğim için daha uzun süre pişirdim ama en ufak bir dağılma, hamurlaşma belirtisi vermedi. yumuşadı ama diri kaldı, sosu çok güzel tuttu ve lezzetliydi.

çok iyi başka bir marka da garofalo, makarna ve spaghettileri dokulu, klasik markalarınki gibi pürüzsüz değil, o yüzden sosu çok güzel tutuyor.

eğer ritz-carlton'ın karşısındaki yer ise ben çok yakında gittim. bence ulaşımı o kadar da zor değil ama girişin neresi oldugu kesinlikle belli değil. otoparkın içinden geçildiği için insan tahmin edemiyor orada olacagını.

bizim nikahimiz oradaydi. trafik oluyor evet. bizim misafirlerin bir kismi son anda yetisti. yetisemedigini söyleyen bir iki kisi de oldu ama bu kisileri beklemiyordum o nedenle belki de gelmek istemediler öyle dediler bilmiyorum :)) misafirlere önceden iletirseniz ona göre yola cikip yetisirler.

girisinin belli olmamasina katilmiyorum gayet de belli. migros tarafi degil de arka taraf giris.

cümleyi de versen belki daha oturaklı bir tavsiye gelebilir

cümleleri görsek daha kolay bir yorum yapabiliriz bence. bu haliyle zor çünkü.

aslında gayet açık şekilde anlattım, yine de yazayım madem.

A: I'm gonna oil up her chest in our bedroom. She hasn't really taken care of it in years. It's kind of gross underneath.
B: Well, still, a chest is a chest.
A: It's not as old or as beautiful as Maw Maw's. (Maw Maw yaşlı bir kadın)
B: I'm sorry... when you say "oil up her chest," what exactly do you mean?
A: I mean just get some linseed oil and polish up the antique chest that Sabrina's uncle left us.

kutu. mecazi baska yone gitse de muzirligi baki kalir

abi Türkçe'de aynı şeyi yakalayamazsın. çevirisi saçma ve anlaşılmaz. chest diyerek aslında sandığı kastedip, göğüs anlamını çağrışım yaptırıyor ve bu yolla diyalogta bir muziplik yakalanmış. ama bizde hem göğüs hem de sandık anlamına gelen bir kelime olmadığı için bu cümlede verilmek isteneni veremezsin.

kutu +1

cümleleri görmek gayet de değiştiriyor fikri, görüldüğü üzere.

Malzeme de gitsin. Hem erotik bir anlami var hem de esya anlami

biraz argo anlam bakayım dedim de "balkon" nasıl? aynı anlama getirebilirsin. yağlamak yerine de bakım/yıkamak falan kullanabilirsin mesela. o "chest"in herhangi bir önemi yoksa hikayenin kalanında, değiştir gitsin bence. kelime oyununu vermiş olursun.

çok mu saçma oldu? hep merak etmişimdir, nasıl veriyorlar o kelime oyunlarını vs. diye. hani dizilerde genelde ya * koyup açıklama yapıyorlar ya da bire bir çeviri yapıp, parantez içinde durumu belirtiyorlar çünkü.

meyve adları var bir de.

şöyle yapabilirsin:

ilk cümlede göğüs dersin. son cümledede "sandığın göğsü" diye cümleye yedirebilirsin. sandığın o üst kapağı bombeli olur göğüs gibi.

zorlama bir ceviri yapmaktansa sandik olarak kullan. malesef espriyi yakalamak isteyenler ingilizce ogrenip aslini okusunlar.

@idexo'nun son yazdığından sonra dayanamadım. bizim mesleğimizin amacına ters bu yaklaşım. ben alt yazı çevirmeniyim, mesela bazen bir cümleyi çeviririz ama dikkatsizlik edip ingilizce bilmeyen adamın anlamayacağı bir türkçeyle çeviririz, kendimizi onun yerine koyamayız çünkü. ingilizceden tamamen kopup düşünemeyiz. o zaman ofisten hemen uyarı gelir, "bunu ingilizcesi sıfır olan adam asla anlamaz" derler.

kutu uyarlaması mükemmel. bu işler böyle yapılır. olması gereken budur yani. ben olsam ben de böyle kullanırdım.

"-xyz benden kutusuna bakım yapmamı istedi" şeklinde başlarsan belki ilerlersin ama buradaki pun / kelime oyununu 100% oturtmak zor

Sandık kelimesini olduğu gibi kullanıp; "ingilizce chest: sandık, aynı zamanda göğüs" şeklinde bir dip not da ekleyebilirsin. Çok şık bir çözüm değil ama çok kullanılan bir yöntem.

iman tahtası fikrine katılıyorum. diyalogu biraz uyarlayınca olur.

zombi +1

aynı esprileri, aynı havayı vermek için zorlama. çevirinin güzeli birebir olmaya çalışan değil genel havayı, sanatı aktarabilendir. sen de başka yerde bir espri koyarsın. kitapların çevirmenden çevirmene değişme sebebi bu zaten.

arkadaşım kutunun yaptığı çağrışım göğüs değil bir kere. çeviri de her zaman aynı etkiyi vermek imkansızdır. sonuçta türkçede göğüs ile sandık aynı anlamda kullanılmıyor. madem aynı etkiyi yaratmak istiyorsun portakal kelimesini kullan :) portakalın antiği olmaz da gerçi.

Ben olsam paket kelimesini kullanirim
sonucta orada onemli olan kelime degil anlam
yapilan ufak oyunu yansitmak icin en guzeli paket olurdu. Malum, paketi alalim mi diye bisey var

tahtadan veya kagittan farketmez sonucta ikisi de paket.

şunu ekleyeyim, kendinizi metni yazan kişinin yerine koyun. amaç illa "göğüs" organından bahsetmek değil. amaç iki anlama gelen bir kelimeden faydalanıp o karışıklıktan hafif müstehcen bir mizah çıkarmak. bunu benzer müstehcenlikte verebilmek için her türlü değişikliği yapabilirsiniz. film çevirisine not düşülmez, olmayan deyimler uydurulmaz, bunlar hep izleyiciyi filmden koparır. normal metin çevirisinde istediğiniz gibi açıklama yapabilirsiniz tabii. kutuda ısrarcıyım, paket de olabilir ama kutu'nun argosu daha yaygın gibi.

kutu bence de

ibretle "kutu"ları izliyorum. vücudun neresine kutu diyorsunuz? göğüs değil diyorsanız, tamam konu göğüs olmak zorunda değil kısmını da kabul ediyorum. neticede olay kelime oyunu ve bunun müstehcenlik içermesi. yani kutu yağlamak diye bir şey olmayacağından onarmak falan o toplanır da ben hala kutu neresi onu anlamadım :)

arkadaşlar yapmayın allah aşkına ya. adam göğüsleri yağlıyor diyor.. kutunun simgelediği şey göğüs olmadığına göre onu yağladığını düşünün. bir taraftan yaparken diğer taraftan bozmak olur bence kutuyu kullanmak.

psikiyatra gidin başka yolu yok.

hatta sizinkinin patolojik boyutta olması ''günlük yaşantınızı kısıtlaması''ndan dolayı bariz, takıntı değil yani ciddi psikolojik sorununuz var.

Verilen tavsiyeler sizi uzun dönemli tatmin etmeyecek, yine yeni bir şey bulacaksınız.

É o zaman ellere eldiven üzerine koruyucu giysi bir de anti bakteriyel temizlik ürünleri evi baştan aşağı temizle


Olmaz mı

diyelim aids veya hepatitti çıkan kiracılar. sana bulaşmazki eşya üzerinden. imkanı yok

hamamın çok daha leş olduğuna iddiaya bile girebilirim.en azından evini sen temizlediğin için daha emin olmaz mısın? Tedavi oluyor musun? OKB gibi görünüyor.

greyfurt +1
hamama kac kisi giriyo, orda nasi rahat ediyosun?

Ev sahibine cahil demişsin ama hepatit ve HIV'in açık havada yaşayacağını ve sana dokunmayla bulaşacağını zannetmek de benzer bir cehalet tablosu. Korktuğun virüsler hakkında bilgi sahibi ol, tamam obsesyon olabilir ama tutarlı değil. Örnek vereceğim de takıntını katlamaktan korkuyorum, geçmiş olsun. Psikiyatriste git tabii, ama kendini ikna etmek için de virüsler ve bulaş yolları hakkında bilgi sahibi ol. Hepatit cekincen için hepatit aşısı yaptır, hastanede çalışan sağlık personeli senden kat kat fazla risk altında, böyle düşün.

kimse sana tıbbi geçmişini söylemek zorunda değil.
hiv havada saniyeler içinde ölür. hbv daha fazla dayansa da mümkün değil bu kadar kalması.

problemin ciddi gözüküyor. başka şeyler de var mı bilmiyorum ama mutlaka psikiyatriye başvurmalısın. en kısa zamanda görüşmeni öneririm

uyuz bi insansın. başkasına bu kadar karışma, karışamazsın. kimse çöp ayırmak zorunda değil. ayırırsa güzel, ayırmazsa yaptırım uygulayamazsın. biraz sal, biraz rahat ol. hayatı bu kadar ciddiye alma. nası olsa içinden canlı çıkamayacaksın.

haklısınız, yaşadığınız ülkedeki mevzuatı önüne koyun, vardır muhakkak çöp ayırma yönetmeliği falan. ceza gelirse sana kitlerim ceza kendiliğinden gelmezse de gerekirse şikayet ederim, hıyar mısın ulan diyin. ısıtma konusunda ise, hakikaten üşüyor olabilir, ama evde donla dolaşıp kaloriferi köklüyorsa, sen ısınıcan diye ben kurdeşen mi olucam sıcaktan derim kabardı, hastane faturasını odana bırakırım diyin. zira bu tarz hıyarlar en çok cebinden para çıkacak diye korkar başka şeyi iplemez.

ısıtma ücreti sabitse o konuda neyi tartıştığınızı çözemedim, geri dönüşüm konusunda da yasal zorunluluk varsa (ne güzel) şikayet edeceğini söyle kendisine. bunlar dışında oldukça yargılayıcı gördüm seni, sivri dil kullanmıyorsan bile ukala bir havan var hoşuma gitmedi

ekleme: 5 dk.da ne linç yemişsin ha :{

ya ucu sana değen dokunan bi şey yoksa sana ne ki?
evi dağıtmıyosa, pis değilse, para ödemede sıkıntı çıkarmıyorsa, yaktığınız kalorifer yüzünden ekstra para ödemiyosanız size ne? belki çok üşüyodur?
ben acayip takıntılı insanım kimseyle yaşayamıyorum. kendi öz abime uyuz olup içten içe kurulmuşluğum vardır ama seninki biraz saçmaymış. bırak ayırmasın çöpleri, onunki tipik türk kafası işte. siz de bunun için kraldan çok kralcı olmayın, ondan başka herkes ayırıyomuş çöpleri işte o da ayırmayıversin, ne olacak?

Bir iki uyar sonra yolla. Tartışmaya gerek yok .

malın teki. yolla gitsin.

Cinsin tekisin sen. Tr de senin gibileri iyi dövüyorlar ama sen denk gelmemişsin demekki.

Haklısın. Çöp için ceza gelirse sen ödersin de sonra şikayet et ödesin. Bir dahaki sefere çöpleri ayırmayı öğrenir. Çok üşüyor olabilir ama sen kurdeşen dökecek gibi olduysan git kıs biraz o tekrar açana kadar rahat edersin.
En iyisi çok uğraşmadan yol ver kurtul...

Senin asıl rahatsızlığın çevreye duyarsızlık. Bu anlamda haklısın ama işte insanlara müdahale edemiyoruz
Bedavaymış hadi hamam gibi yakalım
Geri dönüşüm zorunlu da olsa yapmayalım
Arkadaşınla çevre duyarlılığı hkda son kez sakince konuş
Olmuyosa olmuyodur de bu da onun hayatı ne yapalım

@icim urperiyor + @littlejack Sosyal sorumluluk bence cop ayirmak, gerektiginden fazla tuketmemek. Bunun bireysel bir sey oldugunu dusunsem zaten kendimden baskasina bakmazdim bile. Ayrica bence ben olmeden olumsuzluk bir sekilde elde edilebilecek. :)

@alice practice + @kuzey li + @littlejack Yok isitma konusunu yanlis anlamissiniz, zaten benim gibi o da genelde ince giyiniyor evde ama ben o halde usumezken (zaten biraz daha ince giyinsem ciplak oluyorum), o ise usuyup -ustune ince bir sweatshirt disinda almadan + sortla- direkt kaloriferi acma yolunu tercih ediyor. Bunun ustune, pencere su sira -ustten- hep acik ve bu evi soguttugu icin kaloriferi aciyor gene, halbuki pencere kapali olsa kalorifere de gerek kalmayacak(havalandirma vs. haric tabii). Oyle yapmasinin sebebi: "hem hep temiz hava gelsin, hem de ev sicak olsun" genuis.jpg

@neseranni Dedigim gibi enerjinin bosa harcaniyor olmasindan yakiniyorum. Dunyanin kaynaklari sonsuz degil. Sivri dil konusunu belirtmemim sebebi de o zaten, eskiden cok ukala ve sivri dilliydim, artik oyle degilim (icimde tutuyorum). Bunlari onunla konusurken de duzgun bir dille anlattigimi belirttim. Zaten ukalaca konussam direkt kavga cikar herhalde aramizda, inat etmesini engellemeye calisiyor-d-um zaten. Linc ihtimalini hesaba katmistim, iyi oneriler gelsin de. Basligi "degistirmek" degil de "egitmek" olarak acsaydim gorurduk asil linci. :)

@paudi Hocam Turkiye'de ogrenci evinde savurganlik yapanlari da dovuyorlar diye duydum, kesin bilgiyse yayalim?

@isimmisimyok Beni en iyi siz anlamissiniz. Valla SSCB kesin bu insanlar yuzunden coktu, nasilsa fatura yok kira yok, musluklar aksin lambalar yansin...

cöp ayirma konusunda haklisiniz. cevreye duyarlilik herkesin aslinda dogaya borclu oldugu bir sey ama bizde kisinin caninin istemesi kistasinda degerlendiriliyor. bir de karisamazsin deniyor. cevre kirliligi herkesi etkileyen bir sey oldugu icin karisabilirsin tabi. arti bunlarin hepsini bir yana birakalim, yasal zorunluluksa zaten yapmak zorunda. yapmazsaniz evinize ceza gelebilir.
isinma konusunda ise eger üsüyorsa bu kadar müdahale etmeniz yanlis. ben üsümüyorum o zaman kapatalim diyemezsiniz. bi orta yol bulmak lazim. olmuyorsa beraber yasamayin.

edit: pencere acik kalorifer yakma konusunu sonradan okudum. atmosferi isitiyor yani... evet o konuda da haklisin o zaman bence

Dağınıklık, evde gürültü, kira ödememe, sorumluluk paylaşmama gibi sorunlar değil yaşadıklarınız, basit şeyler. Bu yüzden biraz daha alttan alabilmelisiniz. Ama canınızı sıkıyorsa, bu iş aranızda gerilim yaratır. Medenice yolları ayırmak en iyisi gibi duruyor.

Tam olarak uyuzluk denmeyebilir, kültür farkı, anlayış farkı, yaşam tarzı diyelim.

kızın yakın arkadaşının suçu yok da kabul ediyorsa yatmayı eğlenmiş olurlar işte. kafayı yiyeceğine yatsın, bu sefer almanyada kıskançlık krizi geçiren kız olur. dönünce de ismini orospuya çıkarırsın arkadaş çevresinde, hiçbir erkek ciddi olarak takılmak istemez kızla.

amacım intikam almak değil. hatta kızı hayatımda istemiyorum bile..msjlarda benden tam evlenelicek adamdı yazık oldu diye bahsetmiş. neydik ne olduk..ben daha çok histeri krizlerime engel olmak istiyorum zira bayağı tüketti beni. yakında işimden de olacağım sanırsam..ailem konuyu bilmiyor ve onlar bile tiksindi benden..

piç ol +1

bir daha ki sefere. fazla değer vermenin sonucu bunlar.

Olumlu düşün ya, histeri krizine girecek birşey yok. Şunu düşüneceksin, sana belli etmese de kızın kafa yapısı belliymiş. Erkeklerden ilgi görmekten, düşüp kalkıp hayatını yaşamaktan hoşlanacak bir insan demek ki. Şimdi sen bunu bilmeden evlenseydin bu kızla, sonra bu davranışları ortaya çıksaydı daha berbat olacaktın, ki evlendikten sonra bu şekilde kocası işteyken, şehir dışındayken aldatan kadın da çok var. Verilmiş sadakam varmış diyip geçeceksin böyle durumlarda. Kızla evlenmediğine şükredeceksin. O mesajda senden tam evlenilecek adamdı diye bahsetmiş ya, kendisi de tam evlenilmeyecek kadınmış.

hacı bence böyle krizlere girmen normal ama eve kapatma kendini böyle dönemlerde. ben de 22 yaşında böyle bir olay yaşamıştım, aldatılmıştım yani. o dönemi atlatmamda arkadaşlarım ve ailem epey yardımcı olmuşlardı bana.

yalnız ben bir şey biliyorsam, bu kız ilerleyen zamanlarda senin hayatını daha da piç etmek için geri dönmeye çalışacaktır. yüzsüz kevaşeler.

gençler bildiğiniz gibi değil..bir bucuk aydır geceleri sinirle kalkıyorum, tuvalete gidip ağlıyorum.. tüm gün yemek yemeden yaşayabileceğimi de öğrendim amk..dün ilk defa gülümsedim o da bana yazdığı bir mektubu bulunca oldu..yok piçlik dönemlerini filan da geçmiş adamım..güzel de işim var, bunca zaman atılmadıysam daha önceki başarılarımın hayrınadır ama hissediyorum yakında ondan da olacam.

bana en çok koyan nokta ona yılbaşında aldığım kazağı oradaki partilerin birinde giydiğini görmem oldu..hayır ben hep merak ederdim bi insan nasıl bir kız için intihar eder diye ? o noktaya adım adım geliyorum.

biraz da beklenecek bir durum. 24 yasına kadar hiç sevgilisi olmamış bir insanın doyumsuz bir şekilde patlama yasaması kaçınılmaz.

hafif trollük seziyorum sende ama olmama ihtimalin var o yüzden çok üzüldüm dostum.

emin ol başıma gelen mevzunun gerçek olduğunu idrak edebilmek için kendi kendime saatlerce o kız seni aldattı, şuan başkaları ile düzüşüyor diye sayıklıyorum..keşke troll olsam

yakın bir zamanda tanıdığım bir erkek yurtdışındayken aldatıldı. intihar etti, kurtarıldı. ne kadar aptalmışım dedi. sadece bu kadar söyleyebilirim.

"bir bucuk aydır geceleri sinirle kalkıyorum, tuvalete gidip ağlıyorum.. tüm gün yemek yemeden yaşayabileceğimi de öğrendim"

bi uzmanla görüssen fena olmaz sanki. bilincsizken yani uykudayken bile etkiliyorsa seni zaten bizim burada söyleyecegimiz seyler etkisiz kalir. tabii ki zaten aldatmis bir kiz icin degmez, tabii ki erkenden ögrenmen iyi olmus ama bunlari idrak edip normale dönecek durumda degil gibisin. o nedenle bence uzmana görünsen faydasi olur.

kusura bakma ama erasmusa yollamama isteğin hoş değil, kendi hayatıdır. zaten aldatmaya meyili varsa, erasmusa gitmesini önleyerek de buna engel olamazdın. o insanın sahibi olmadığın gibi, o insan da senin varlığının nedeni olmasın bir zahmet. hayatı akışına alman gerekiyor, hayat her şeye rağmen devam ediyor.

hayata devam etmek zorunluluğun da, ona ya da çevrene güçlü olduğunu gösterme gerekliliğinden gelmiyor. yalnızca hayata devam etmek zorundasın. unut artık onu. gurur meselesi yapma bunu, hayatına devam et.


ben susayım, nazım konuşsun.
1

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...

ne gerek var bu kadar üzülmene. unut gitsin.

hayatının geri kalanını kurtardığını düşün. ya evlenseydin bir de?

ya bu kadar beş para etmeyen insanları nasıl bu kadar takabiliyorsunuz anlamıyorum? sil gitsin amk kahpesini ya.

Ben yves rovher'e ruj almaya gitmiştim, BB krem sorunca BB kremlerini, bir de BB krem tadında şu ürünlerini gösterdiler:

www.yvesrocher.com.tr

Bunu kullanıyorum bazen, fondöten değil nemlendirici krem sanki, cildi o kadar rahatlatıyor ki çok hafif eminim kullandığın BB kremlerden bile daha hafiftir.Zaten satan kişi de bunun Bb kremden daha hafif olduğunu söylemişti, isminde depure light demesinin sebebi bu, orada denedim farkı gördüm.

Bu hiç topak topak olmuyor, yüzünde belli bile olmuyor, tavsiye ederim.

Yüzümü yeni yıkamışsam olabiliyor, Loreal'inkini kullanmıştım ben. Cildin kuru olabilir, nemlendirici kullanırsan olmaz sanırım. O zaman hiç olmuyor.

Clinique cc krem diyorum

Loreal in bb kremini kullaniyorum hic oyle bisi yasamadim. Elimle normal krem surer gibi suruyorum.

2 - 3) topak topak oluyorsa ya cildin çok kuru ve soyuluyor, bu durumda önce peeling yapıp güzelce nemlendirmelisin,
ya bb krem bozuk?
ya da öncesinde başka bir ürün kullanıyorsun ve topaklanmayı o yapıyor. bazı nemlendiricilerde olabilir bu durum.
son ihtimal olarak süngerin kalitesiz. elle sürüyordum ben, sünger gereksiz bence. ürünü de emer boşuna harcamış olursun.

4) maybelline kullanmıştım başarılı bence.

1- hayır
2- yanlış kullanmıyorsunuz. bir tek, süngerinizin nemli olmasına dikkat edin. yani, suda ıslatıp iyice sıkın ondan sonra kullanın. bana kalırsa parmaklarla yedrmek daha kolay, ekonomik ve sağlıklı.
3- eğer cildiniz kuruysa mutlaka hafif bir nemlendirici şart
4- la roche posay'in bb kremi: www.laroche-posay.com.tr

büyük ihtimalle aldığınız ürün bozuk. aksine bb kremin yumuşak ve kolay sürülen bir şey olması gerekiyor.

bb krem sürerken ve sürdükten sonra yüzde agir bir his birakmamali bence.
1- hayir
2- hayir (bence sünger sart degil ama)
3- hayir zaten kendi nemlendirici
4- Loreal cc cream yesil olan mükemmel. cok hafif bir hissi var, yapisi ince ve kolay sürülüyor.
ben mac fondöten kullaniyordum artik onun yerine gecti bu.
surda buldum fotografini
www.kozmetikcim.com

1) missha'nın bb kreminde oluyor burun kenarlarımda pul pul dökülme. o yüzden kesinlikle altına nemlendirici uyguluyorum. kullandığım diğer markalarda bunu yaşamadım (mac cc, garnier bb, nivea bb).

2) süngeri ıslatmanız gerekiyor. elle sürmek daha rahat gibi.

3) kullanıyorum ben.

4) mac cc olabilir ama verilen paraya o kadar da değmiyor. estee lauder çok övülüyor ama onu henüz denemedim, yine 100 küsür lira o da. bb krem için değer mi emin değilim.

kremle de ilgili olabilir cildinle de.. genelde benim de adetimden önceki bir iki gün yüzüm krem emmeyi reddediyor kusuyor resmen kremi her bir şeyi.

bu yüzden cildini içerden dengeleyici şeylere yönel derim. papatya çayı iç, bol bol üstüne limon sıkıp maydonoz ye, elma ye. bunlar cildine iyi gelir. ve tabi bol su iç.

ikinci olarak yazın pek fazla bb krem kullanmıyorum kışın ve bahar aylarında kullanıyorum ki ankara genellikle soğuk olduğundan uzun bir döneme tekabül ediyor bu. kullandığım krem diadermine in cc kremi . parfum paraben silikon filan yok. bence fiyat/performans oranı aşmış gitmiş bi krem. soranlar oluyor yüzüne ne sürüyosun diye.. bir tüpü bana bir yıldan fazla gidiyor. çok az miktarı bütün yüzüne dağıtsan yeterli oluyor. geçen kadınlar gününde bi drugstoredan %50 indirimde 11 liraya aldım öyle düşün. fakat biraz yağlı bir formulu var. çok hafif değil yani ama benim cildim kuru olduğu için sürünce rahatlatıyor. esas nokta ise öncesinde altına body shop pore minimizer kullanıyorum primer olarak. bu ürün de cc kremin gözenekleri tıkamasına ve gün içinde parlamaya engel oluyor. yine de parlama olursa akşama doğru burnuma ve alnıma çok az bir şey pudra sürüyorum.

su tarz olabilir bende bundan var.
Hotic Yaya modeli. Yaya koleksiyonuna bakabilirsin sen de

imgur.com

tabanın yumuşak olması, kısa topuklarda bile önünde platform olması şart. ben de bahar aylarında benzer sıkıntıyı yaşıyorum, platform topuklar genelde sorunumu çözüyor. babet giyemiyorum, istisnasız tüm babetler vuruyor, giyebilsem de sevmiyorum.

aslinda boyle giyiniyorsan oxford ayakkabi cok guzel giyersin :)

aldo'nun ayakkabilari cok rahat oluyor bu arada, ilk kez giydigimde bile agri, vurma vs yapmamisti.

tuz ekiliyor eritmek için. ben öyle yapıyorum ama yine de hemen olmuyor. buzken birden kalorifere koymak belki sakıncalıdır emin değilim ama.

ilik suyu bir kaba koy delik olmayan bir posetin icinde donuk eti bu suya koy. suya degmeden kisa sürede cözülüyor böyle.

en klasik örnek:

yurttaş kane

www.imdb.com

o kadar değil ama en günceli başarı hikayelerinin; whiplash

iki filmi de izledim ama yine de teşekkürler.

Umudunu kaybetme
Wolf of wallstreet

rocky(1976) devam filmlerine aldanmayın. ilk iki rocky filmi çok az dövüş içerir.

La vie en rose

Stalin filmi

Genghis Khan 1960/70lerde Çekilen Ömer Sheriff versiyonu

Çöl Arslan'ı Ömer Muhtar güzel filmdir

Star wars 1-2-3 Anakin skywalker

Malcolm X var birde, tam yükselim denemese de değişim denebilir.

amazing grace
temple grandin
cinderella man

The Secret of My Succe$s (1987)
Conversations with God (2006)

scarface' den iyisi var mı?

walla kardeşi alabiliyorsan biraz daha kıyıp, marshall tavsiye ederim. çok sağlam ve gerçekten aradığın şey o. internette incelemeleri de var.

urbanears ın kulaklıklarını alabilirsin pişman etmez fiyatları da 60 civarı

item.taobao.com
www.dr.com.tr
www.dr.com.tr

d&r linklerini verdiğim ürünler baya indirimde. mağazadan d&r kartınla alabiliyorsun, kartın yoksa çıkartmak 1 lira. fiyat olarak indirimsiz fiyatı söyleyebiliyorlar, kartı senin hatırlatman gerek.

ilk linkteki ürün de, bir türk kulaklık inceleme sitesinde incelemesi yapılmış ve fiyatına göre baya iyi olan bir ürün. aklıma gelenler bunlar.

ben bunu kullanıyorum, hiç bir şikayetim olmadı bir yıldır.

www.mediamarkt.com.tr

fiyat performans açısından, uygun fiyatıyla, kaliteli sesiyle sennheiser marka kulaklıkları tek geçerim.

Sony kulaklığı 8 sene kullandım gecen seneye kadar. Hala bozulmadı da telefondan çıkan kulaklığı kullandığımdan kenarda duruyor.

gin al , yanına fesleğen(yemeklik) yaprak gibi olanlaran, limon suyu ve biraz şeker. bunların hepsini shaker'da filan karıştır, üzeirne buz at. tek zevk alarak içtiğim kokteyl.

(bkz: white russian)

mojito yap
vodka veya rom al
diger malzemeler nane, lime, seker ve maden suyu

bugün eve gelirken bi küçük cin (31,5 tl) yanına da litrelik schweppes tonik aldım (1,75 tl). Kafama göre karıştırıp içeceğim. Daha uğraştırıcı olsun diyorsan cin fizz yapabilirsin soda, limon suyu ve şeker olması lazım.

cin fizz

cin soda toz şeker limon bardağın ağzındayarım dilim limonu gezdir, sonra bardağı ters bir keilde şekere batır.

bardağa cin koy.

-burası önemli-

sade sodayı açtıktan sonra parmağınla ağzını iyice kapat. bir kere çalkala ve ağzını hızlıca bardağa çevir ve gazı ile bardağa fışkırmasını sağla. o fışkırdışça ginde çalkalanacak ve lezzeti artacaktır.

eğer elinde nane likörü varsa biraz da nane likörü ekleyip kendini şımartabilirsin

Çözüm; www.apple.com

kol bantları var onlardan takıyorlar genelde. şunun gibi: www.mobilcadde.com

Ipod veya herhangi bir minik mp3çalar işini görür. Ben şundan kullanıyorum, cebime koyuyorum.
76.my

@ angelus, ya ben zaten spor disinda telefondan falan dinliyorum. elimde de zaten bir tane var, bundan olmasa da. simdi zaten elimde varken bir tane daha almaktansa bunun icin bir cözüm ariyorum.

ben cebime koyuyorum hep. s4'ten dinliyorum müziği. zorluk çıkartmıyor bana alıştım. kol bandı kesinlikle tavsiye etmem serum gibi sıkıyor kolu. koşarken eğilirken kalkarken sürekli rahatsız ediyor. aldığım gibi geri verdim ben.

fermuarlı ya da düğmeli bir yan cep işini görecektir. bildiğimiz pantolon cebi değil ama hani yanlarında ekstra cepleri oluyor şortların alt kısımda. o cepten lazım:)

Bu işler için üretilen kol bandı ya da bel çantası (www.n11.com gibi aparatlar var fakat şunun garantisini verebilirim; kesinlikle kullanışlı değiller. Yani ağırlık kaldırırken ya da vücut hareketi yaparken bunlar ellerinden geldiğince işinizi zorlaştırırlar.

Kablosuz kulaklıklı aletler var. Çok hareketli egzersizlerde onlar dışında bir şey olmuyor.

bluetooth kulaklık ya da ipod shuffle (2. jenerasyon, ekransız, düdük kadar olan).

Duru ve Beril'i begeniyorum ben

Duru olsun :)

bahti acik olsun diyeyim simdiden.

ben klasikciyim. haliyle iclerinden zeynep. kendi adayim her zaman icin leyla. :)

soyadıyla uyumlu olsun

Buse
Zeynep

Duru güzel bir isim, ama çok yaygın bu aralar.

Önerim; İlkyaz

zeynep(kendi adım ayrıca) ^^

emek ne ? - kendi politik görüşleriniz doğrultusunda çocugun ismini seçmeyin lütfen.

beril duru ırmak bu üçü bence güzel bonus olarak -> inci

Emek olmasın ya. Esin alınmasın ama güzel bi isim değil.

Onun dışında saydığın isimlerin hepsi güzel. Ablam da kiz bebek bekliyor su an :)) zeynep koyacaklar. Ben de zeynep ismini çok begeniyorum. Güçlü bi isim gibi geliyor. Oyum zeynepten yana.

Zeynep sayısı aşırı çok, emek olmaz erkek ismi o, sırasıyla Duru>Buse>beril benim tercihim

yazılan isimlerden en güzeli ırmak bence. buseler bi gıcık oluyor, hiçbiriyle yıldızım barışmadı. en sevdiğim isimse arya :)

@morta.c emek ismini istememe nedeni beğenmemem yoksa emek adı ne zaman politik görüş belirtir oldu. isimleride bu kadar gruplandırmasak iyi olur.

duru

Emek olmaz .Zeynep güzel

Emek olmasin :( cok kötü bence fonetik olarak
Duru cok var. Herkes Duru koyuyor

Buse güzel bence

Not: soyadini da hesaba katmak lazim tabi. Mesela benim soyadim Can. Cocugumun ismini koyarken cok düsünmem lazim. Arya yi cok begeniyorum ama koyamam. Keza Oya, Duru, Kaya falan da koyamam :D

@raavann önerilerin için teşekkürler. aslında esşim ıraz isminide söylemişti ama ne bileyim hoş gelmedi pek. soyadımızda a harfi var ama işin aslı numerolojiye pek inanmıyorum :)

emek de güzel bilim de. ömrüm olur da bir kız çocuğu getirirsem dünyaya adını bilim koyacağım eşim de he derse.

kızım olduğunda ismi hazır : yağmur venüs
erkek olduğunda ise : toprak deniz

:)

emek gayet politik sol kökenli bir kelime
dincinin kızına büşra ismi koymasına benziyor doğrusu.

Dünya emekçi kadınlar gününde günün emekçisi Emek Hanım nasıl hoş mu ? bence değil.
ben çocuğumun emekçi olmasındansa yönetici olmasını isterim doğrusu.

duru, buse, beril


emek olmasın kötü bir isim bence

son 5 yılda çevremde doğan istisnasız İSTİSNASIZ bütün kız çocuklarının ismi Duru oldu. Lütfen DURUn artık.

Duru veya Beril diyorum.

Zeynep Duru

zeynep i gerçekten çokk severim
fakat yukarıdaki listeden yalnızca - Duru

liste dışı olarak bir gün olursa kızıma koymak istediğim isim : Aylin

Diren
Sare
Devin

allah bagislasın güzel bi hayati olsun.

melek nasil? icinde turkce harf olmasini tercih etmem, Irmak yurt disinda giderse İrmak olacak mesela gerci cok da kotu degil, irma gibi. Zeynep adini ben de severim, arapca ya da neyse ne onemi var?

Emek bence de direkt sol gorus hhatirlatiyor. Oyle olmayabilir ama yine de sıkıntı olur. Esimin adi mesela bir siyasi gorusun simgesi gibi bisey, ben bile sormustum adini bundan mi koydular diye, dedesinin adiymis gerci. Yoktan yere giciklik yapanlar oluyor bu arada.

DuruN onerisine ben de katiliyorum.

Buse olsa, ilerde buyuyecek, bebekken sevimli ama ben olsam adimin "opucuk" olmasini istemem.

Zeynep guzel.

@bir varmış bir yokmuş tabiki türkçe karakter içermesi dediğiniz yönden kötü ama ı harfi bir yumuşak g değil sonuçta. melek ismine gelecek olursak hayatınız da karşılaştığınız bazı kişilerden dolayı bir isim güzel de olsa size itici gelebilir. melekte benim için öyle malesef.

ece
yağmur
simge

bunlar arasından ırmak, diğer türlü yağmur.

Ben Bahar, Eda, İpek ve Leyla isimlerini epey beğeniyorum.

Listeden olacaksa Zeynep'i tercih ederim. Söylemesi en kolay olan ve aralarında en güçlü olan isim o.

p.s. Emek ismi çok eril geliyor bana. Erkek olsaydı onu seçerdim.

Bengisu koyun benim adim ^^

Listeden beril ^^

2.5 yıl sonra gelen edit: adım bengisu değil.

Slm. Kadınım. 25 yaşındayım. Evlenelim mi? aşlkdşa

Bi' kere etrafındakilerin çoğu manyak ve istatistiklere göre çoğu 10 yıl içerisinde boşanacak. Elbet severek evlenenler vardır ama görev bilinciyle evlenenler de var.

Üniversite check!
Askerlik check!
İş check!
Evlilik check!
Shaggy Halı check!
Kocişle Kahve Keyfi check!

Bu döngüde yaşamak zorunda değiliz. Ömrünü geçirmek istediğin ya da en azından bunu denemek isteyeceğin birini bulursan evlenirsin. Bulmazsan da evlenebilirsin ama muhtemelen mutlu olmazsın.
Evlenmek zorunluluk DEYİL.

evlilik pişmanlıktır. birazcık olsun özgürlüğüne düşkün isen zulümdür. zorunlu falan da değildir. böylesi boktan bir ülkeye, çocuk dünyaya getirecek kadar gözü dönmüş gaddar biri isen düşünülebilir, aksi halde pranga.

seçeneklerin azalıyor evet, matematiksel bir gerçek. mesela ileride biriyle tanısıcaksın, hoslandın diyelim evli çıkma ihtimali cok daha yüksek olacak şimdiye göre. millet beklemiyor.

Her cevap yazana katılıyorum bana söyleyecek şey bırakmamışsınız :(

tabii ki zorunluluk anayasanın 63.maddesininin 1992 tarihli düzenlemesinde bu bi yasal zorunluluk haline gelmiştir.

ya hoca, ben bekarım ben de aynı durumdayım, okulda evli biri var benle yaşıt, abi sen evde sıkılmıyon mu tek başına diyo? yoo diyorum. ben sıkılıyom yaa diyo, ula evlisin ve eşinle oturduğunda sıkılıyosan ne bok yemeye evlendin.

öyle evleneceksen evlenme zaten, ben öyle bakıyorum, yoksa elbette cayır cayır evleniyo arkadaşlarım.

sırf evlenmek için evlenmek, kabus. yemişim toplum baskısını.

matematiksel olarak sansin azalmiyor bence erkek oldugun icin, 5 yil sonra kendinden 5 yas kucuk biriyle evlenebilirsin tabi bu tercih meselesi kafalar uyusur mu bilmem.

erkek/23

2013'te mezun oldum. mezuniyet sonrası -doğal olarak- kızlarda bir evlilik furyası başladı. nedenini ise evlendikleri adamları inceleyerek öğrendim.

kızlarımızın evlilik için şu dönemde tek kıstası; ekonomik güç. varsa toplumsal statü, ekmek kadayıfı üstü dondurma gibi oluyor. yoksa sıkıntı değil, üniversite mezunu hanım kızımız sanayiden kaportacı ali ustayla evlenebiliyor. bunun altında da güzel bir hayat beklentisi yatıyor sadece.

işe yarar derken kastın, kafa yapıları "ben bir kendi ayaklarımın üstünde durayım, ekonomik özgürlüğümü kazanayım, sonra karşıma aşık olduğum/sevdiğim biri çıkarsa evlenirim" olan kızları kastediyorsan, bu tip kızlar hala evlenmiş değil, onlar da senin gibi düşünüyor.

geçenlerde aynı okuldan mezun bir arkadaşımla telefondan hasret giderdik, evlilik muhabbeti açıldı bir ara. tüm kızlar evleniyor olm napıcaz, biz daha iş bulamadık kısmına geldi muhabbet. orada uzlaştığımız bir nokta vardı. ekonomik gücü (+toplumsal statüyü) kazandıktan sonra bize kız çok, ondan sonra biz ister miyiz noktası oldu.

yani, günümüzde evliliklerin sağlıklı kurulmadığını düşünüyorum ben. kızlarımız, her fırsatta erkeklerin odunlukları konusundan yakınıyorlar fakat aslında odunluğun alasını kendileri yapıyorlar bu davranışlarıyla.

karman çorman bir yazı oldu k.bakma. son olarak şunu belirteyim, ben de evlilik konusunda çok şüpheciyim. yarın bir gün hedeflerimi gerçekleştirdikten sonra birisiyle evlenme aşamasına geldiğim zaman, benim toplumsal statümden veya ekonomik gücümden dolayı mı, yoksa beni sevdiği için mi evlenmek isteğinden asla emin olamayacağım.

neyse beyler, en iyisi boşverelim biz.

@greyfurt

oo mizantroplar da geldi. ama ben aksine seni çok seviyorum. hacı kimi insan işe yarar, kimi insan işe yaramaz. benim işime yarayan sana yaramaz, sana yarayan bana da yarar. falan filan. açık, değil mi? o tırnak işaretleri oraya boşuna konmadı ama yine de linç etmek isteyene böğrümüz açık, yardırın

her çevrede farklı bir algı evlilik. ilköğretimi okuduğum çevrede kızların çoğu liseye gönderilmedi 16 yaşında nişanlananlar 17sinde evlenenler vs. lise çevremde de lise aşklarıyla evlenenler çocuk yapanlar oldu. üniversitede 1. sınıfta sevgili olanlar şimdi nişanlı yazın çoğu evlenir. kaldığım apartta evlilik planı yapmayan kız yok. ilişkilerini anlattıklarında o kadar boş şeyler yaşayıp ama o kadar mutlular ki. çok garip geliyorlar bana. yakın arkadaş çevremde aklı başında olması gerektiği gibi bakıyor insanlar evliliğe. karşına buna değer dediğin biri çıkmazsa çabalamazsın beklemezsin olursa olur. her şeyin doğalı samimisi güzel.

kendi özelimde de karşıma ben buna katlanırım diyeceğim kimse çıkmadı. evlilik bana kısıtlayıcı zorunlu idare etme durumu gibi geliyor. gereksiz yükler edinmek. uğruna her şeye varım diyeceğin biri karşına çıkmadan ve bundan emin olmak için uzun bir vakit geçirmeden tamamen delilik olur.

"bütün benim için 'işe yarar' görünen kızlar"
kafasindan cikana kadar evliligi düsünme zaten. onun disinda yazdiklarindan zaten belli hazir olmadigin. hazir olana kadar bekle tabi. korkma bitmez kizlar

Evlilik senin için ne ifade ediyor?

Aldatildigini bildigi halde evlenen kadınlar, "ben onu her şekilde ikna ederim" diyen, ikna eden ve hakkında bu şekilde konuştuğu/konusabildigi kadinla evlenen erkekler var.

Mazeret de yasin ilerlemesi ve çocuk istemek.

Yani mide geniş olduktan sonra seçenek çok.

@greyfurt

afedersin dostum. zaten bir sonraki sorumda makale aranıyor duyurusu yapacaktım. oraya da buyur.

hep aynı sığ yorumlar. liselisi de aynı şeyi söylüyor master yapanı da.

progress %0. size loading ekranı bile fazla.

Bırak evlensinler anasını satayım. Haziranda 26 oluyorum, daha karşıma "işte bu" der gibi olduğum kimse çıkmadı. Çıksa zaten bir de onun bende birr şeyler bulması gerek vs. derken iş olasılıksal olarak imkansıza gidiyor. O yüzden ihmal edilebilir olan bu olasılığı gözardı edip, 50 yaşına kadar yalnız takılıp hayatımı yaşayacağım yolu çizdim sayılır. Kafam rahat, 50'den sonra da yaşadığım her gün kar olur bana. Daha yolun yarısındayız.

Kendi yolunu çizmemelisin, illa biriyle hayatını birleştirmeyi düşünme.

artık sevgililiğin evlilikten tek farkı geçim sağlama kısmı ( yaklaşık olarak ) . 25 yaşındaki biri 3 kez 2 yıllık ilişki yaşamış olsa 3 kez evliliğe benzer yaşamı ve neticede boşanmayı tatmış oluyor. 6 kez 6 aylık ilişki yaşamış olsa daha bariz bu durum. bu yüzden evlenmek zor boşanmak da çok daha kolay artık.

Erteledikçe daha zor geleceğini söyleyebilirim.

Çoğunluk ekonomik özgürlükten bahsetmiş ama bence doğru değil. Bir çok kişinin yapmak isteyeceği ekonomik açıdan tatmin edici bir işte çalışıyorum. Lakin evlenebilmeyi bırak sohbet edebileceğim bir karşı cins bile yok çevremde. Bu durumda evlenebilmek hayal benim için. Erkeğim :(

benim anlamadığım evliliğe karşı olabilirsiniz, sizin kafa yapınıza uygun bir olay da olmayabilir ama evlenenlere neden bok atıyorsunuz arkadaşım?
yaş 24 ve bu yaşta evleniyorum.
bence evliliğe çok fazla anlamlar yüklüyorsunuz bu telaş bu korku ondan. evet bu ara herkeste bir evlilik, nişan vs. ama nihayetinde herkes kendi hayatını istediği insanla kurma özgürlüğüne sahip. sen bence böyle düşünüp kendini kasma, olacağı zaman olur.

arkadaşlara not: iki ablam var aynı böyle özgürlüğümü kısıtlayamam, gezerim tozarım falan kafasındaydı. şimdi biri 28 biri 31 yaşında ben hayatımda böyle arayış görmedim. gerçekten üzülüyorum ya. bu evlilik de olabilir başka bir şey de yaşamayı saçma sapan sebeplerle ertelememk lazım.

biraz arabesk fakat geçen gün çok güzel bir lafa rastladım.

diyor ki ''doğru insanı arama, doğru insan ol".

35.den sonra erkek için de kadın için de seçmek birini kabullemek zorlaşıyor. bu durumda zaten seçenekler de az olunca işler daha da zorlaşıyor. kızlar da kendilerinden çok büyük kişilerle evlenmek istemiyor. bu da bir gerçek. kızlara çok çok bişey vaat etmiyorsanız genç hanımlar olgun beyleri tercih etmiyor. (kendimden biliyorum)


www.sevgiforum.net

ben evleneceğimi hiç düşünmüyordum, çünkü benim evlenmek isteyebileceğim kişinin karşıma hiç çıkmayacağını düşünüyordum.

en uzun ilişkim 10 ay sürmüştü ve karşımdaki insan bana bir süre sonra yetmiyordu (açıklama: derin biri zannederken tanıdıkça sığ biri olduğunu fark ediyordum), ya da birbirimize yetmiyorduk (açıklama: duygusal anlamda), aynı şeyleri istemiyorduk.

sonra ben okulda nişanlımla tanıştım, üniversitedeki son senemde. onunla tanıştığımda biriyle beraberdim, o da biriyle beraberdi. bizim konuşacak çok şeyimiz vardı, ilgi alanlarımız benzerdi. o zamanlar msn vardı, bizim birbirimizi tanımamızda büyük katkısı oldu. sonra ikimizin de ilişkisinde sorunlar çıktı, yürümedi o ilişkiler. biz görüşmeye devam ettik ve görüştükçe yakınlaşmak istedik. ikimiz de birbirimizden bekledik ilk adımı, ikimiz de cesaret edemedik. sonra bir gün cesaret ettik.

neyse, 6 senedir beraberiz. ben evlenmeyi hiç düşünmüyordum çünkü hayatım boyunca sevebileceğim birinin varlığına inanmıyordum; hiç karşıma çıkmamıştı. bir noktadan sonra da karşındakine bunu belli ediyorsun, yani hayatını birlikte geçirmek istediğini.

nişanlımla metroyla bir yerden bir yere giderken söylemişti o bana, gelecekte de benimle olmak istediğini. ben de ona söyledim. sonra benim hayatımda plansız şeyler oldu, beni çok sarsan, o zamanlarda bana güç de verdi, yardımcı da oldu ve bu da çok önemliydi benim için. ben mesela bizim evlenmememiz için bir neden düşünemiyorum. neden evliliği bir seçenek olarak görmeyebilirdik, hangi gerekçelerle görmeyebilirdik bunu bilmiyorum.

bence insan evlenmemek için gerekçeler bulabiliyorsa henüz doğru kişiyle (ruh ikizi olmak filan değil elbette bahsettiğim doğruluk) birlikte değil demektir. ben kendimi çok şanslı hissediyorum onunla beraber olduğum için, o karşıma çıktığı ve ben bunu fark edebildiğim için.

insan kendini evleneceğim, evlenmeyeceğim diye şartlamamalı. tabi ki evlenmek de evlenmemek de zorunluluk değil. ancak fikirler, istekler değişebiliyor. kimle birlikte olduğumuz da bunda etkili.

edit: yanlış anlamalar olabileceği için açıklamaları ilave ettim.

Ya bu doğru insan geyiğine katılmıyorum.bir insan sırf sizinle ilişkisini devam ettirmiyor ya da ilişki kurmuyor diye yanlış mı oluyor.
Ya da tek doğru kişi siz misiniz?
Belki de şu an yanınızda olan kişi size değil de eski sevgilisine "doğru insan" ?
Neyse anladınız beni.
Bence doğruluktan ziyade katlanılabilirlik ön plana çıkıyor.ya da zarar vermeme/yaratmama ön plana çıkıyor.(sanırım)
Buradan da arp çalan ya da british english konuşan tüm 23 yaş üstü kadınlara selam olsun

@rakicandir
İşte "doğru insan" mutlak değil zaten. Benim için yanlış olan biri başkası biri için çok doğru olabilir, ben biri için doğru insanken başkası için çok yanlış olabilirim. Uygunluk mühim olan. İlişkiden beklentilerin aynı olması, benzer şeylerden zevk alabilmek, benzer şeylerden mutlu olabilmek, benzer şeylere gülüp benzer şeylere üzülebilmek, benzer yerlere gitmekten hoşlanmak gibi...

Mesela ben en basitşnden kedileri hiç sevmeyen biri için olabilecek en yanlış kişiyim. Doğruluk burada bir üstünlük, mükemmeliyetçilik, kalite filan belirtmiyor. İki kişinin birbirine uygun olmasını kast ediyorum. Yanında rahat rahat aptallık yapabileceğim kişi, yanımda rahat rahat aptallık yapabilecek kişiden bahsediyorum örneğin...

Eski sevgiliye doğru insan olmak da mümkün, ama önemli olan bunun karşılıklı olması. Birlikte mutlu olunan sevgili eskimiyor zaten.

Ay nov fung hu, hay ağzını öpeyim.

Çok güzel açıklamışsın, tebrik ederim. Olay bundan ibaret.

yanında güzel vakit geçirdiğin bir insan bul, bu derdini yenmek için onunla alıştırmalar yapmak istediğini söyle. siz güzel vakit geçirirken bu sakız çiğnesin ama kademeli kademeli. dayanamadığın yerde söyle dursun, ne kadar dayanabiliyorsun o süreyi hesapla bir kaç deneme sonrası. devamındaki buluşmalarda o dayanma süresi boyunca sakız çiğnesin o kişi, sen de zamanla alışacaksındır.

Alisilacak bir durum degil, ven de nefret ediyorum. En guzeli kulaklığı takip etrafi duymayacak sekilde müzik dinlemek.

Ben de ayniyim ve 1 sene boyunca her gün öyle sakiz cigneyen biriyle karsilikli calistim ayni masada :(

Bende resmen kompleks oldu senin durum. Ciddi Ciddi geriliyorum insanların sakız ciğnemesinden. Bundan 10 sene evvel kavga çıkarmışlığım da var. Artık koşarak uzaklaşır hale geldim. Etrafımda tanıdık birisi varsa söylüyorum rahatsız oluyorum diye. Direkt söyle abi kimsenin ağzının içini görmek, şapırdatmasını çekmek zorunda değilsin. He dediğin gibi tanımadığın adam geliyorsa yanına sen uzaklaşacaksın en sıkıntısız yolu bu.

kulaklığım yanımda yoksa otobüsten indiğim zamanlar oldu. bunu yenmek çok zor. çok denedim. sesi duymamak için müzik falan dinlemek gerek. başka türlü çözümü yok.

spor salonunda var adamı görsen abi çekersin adam cak cak cak sakız çiğniyor. bak cezası olmasın hukuk diye bir şey olmasın yemin ediyorum boğarak gebertirim bu insanları ölesiye nefret ediyorum ya. ağzın kapalı çiğnesene arkadaş sen nasıl bir hayvansın ki böyle? ben de ayrıca çekirdek çitleme sesine karşı da alerji var. parklara falan gidemiyorum bu yüzden. bir de kabuklarını yere atarken görüyorum, geriliyorum...

kendin de sapirdatarak cignemeyi denesen? cok sinir bozucu ama insan kendine daha rahat tahammul edebilir belki. sonra da sesi normallestirmis olursun kafanda.

Bildiğin Deliriyorum!!
öyle 1 saatlik yolculuğa falan gerek yok bi çıt sesi bile beni köpürtmeye yetiyor. Genelde rica ediyorum sessiz çiğnemesi ya da samimiysek çiğnememesi için ama genelde tanımadığım insanlara denk gelirsem çıkıp gidiyorum aynı ortamdan. sanki bıçakla göğüs kafesimi çiziyorlarcasına canım yanıyor o sesi duyunca.
İş yerindeki arkadaşlara da ilk sakız denemelerinde durumumu anlattım, ciddi anlamda sorunum bu benim üzgünüm katlanamıyorum ya da duymazdan gelemiyorum dedim sağolsunlar çiğnememeye dikkat ediyorlar dalgınlıkla çiğnerlerse kibarca uyarıyorum hanımlar biliyorsunuz beni diyip hatırlatıyorum onlar da biraz çiğneyip atıyor ya da gerçekten farkettirmeden çiğniyorlar.
Ama geçen akçam arkadaşlarla aynı evde toplandık bir arkadaşın eşi çıkardı sakızı attı ağzına çıtlata patlata başladı çiğnemeye çıkar şu sakızı diyebilecek samimiyet de yoktu bir de adamın eşi yani şimdi ne kadar doğru olur yani bilemedim bana müsade diyip kaçtım direk yoksa delirecektim.
ben de yenemiyorum bu ağız seslerine olan şiddetimi. Sadece sakız da değil diş arasından hava çekme, şapırtı, salak saçma her türlü ses işte..
bir gün katil olursam inanın bundan olacak eminim..

Bu tarz seslere karşı duyulan nefretin bir rahatsızlık olduğunu belirten kaynaklar var. Adı da Misophonia imiş: en.wikipedia.org

Gerçekten ben de deliyorum bu tarz seslere. Sakız çiğneme sesi de 1 numaradadır sanırım. Kendimi kaybediyorum. Çok zor gibi geliyor bana bundan kurtulmak ama "Misophonia'ya karşı neler yapılabilir?" tarzında bir araştırma işe yarayabilir.

o hostelde kaldım. Pek güzel olsa da şehre oldukça uzak. Metroyla ya da otobüsle falan belli bir yere gidiyorsun, oradan eleman hostele götürüyor seni arabayla, tabii belli bir ücret karşılığında.
Schipol'de kalmak çok saçma geldi ama bana, biraz daha bakın, booking'e de göz atın derim.

edit: Booking'den baktım, 130 liraya 2 gecelik yatakhane fiyatları falan var ama acele etmeniz lazım.

airbnb'ye baktın mı?

Havaalanında kalmak iyi bir fikir gibi görünmedi gözüme. Ya bi hostel ayarlayın ya da amsterdama hiç gitmeyin bence.

Quentin Golden Bear Hotel

ben 1 hafta önce burada kaldım, 34 euro idi geceliği o zaman. bir bak istersen.

eğer rahatsız koltuklar sorun değil diyorsan hiç problem yok schipholde kalmanın.ben kaldım bu sene.ama dikkat et yattığın yer önemli.

Paskalya tatili tam.
Her yer pahali o dönem yapacak brt sey yok :/

Yahu ben de vondelpark'ın oradaki flying pig'de kaldım ama öyle uzak falan gelmedi. Amsterdam zaten küçük şehir, her yere kısa sürede ulaşıyorsun. Eğer daha ucuz bir yer bulursan tabi ki orayı tercih et ama ben baya araştırıp gitmiştim oraya fiyat/performans iyi, baya memnun kaldım.

Demek istediğim uzak olmasını o kadar problem etmemelisin söz konusu Amsterdamken. Diğer ucuz seçenekler için de aynı şey geçerli.

Edit: pardon ben uptownla karıştırdım okurken vondelpark'ı da görünce birden. Beach baya uzak evet, Booking'de bir kaç seçenek var gibi.

flying pig'de yer ayırttık biz de, en uygunu orası geldi, bi bak

@patiska
Sizin söylediğiniz Flying Pig'in yeri güzel zaten. Amsterdam'da 3 tane Flying Pig mevcut. Uptown, Downtown ve Beach. Benim bahsettiğim Beach olan ve Vondelpark'a olan uzaklığı 40km. Yanlış Anlaşılma :)

Güncelleme: Ülke sıralamamı değiştirip bir şekilde halletmeye çalıştım. İlginiz için teşekkür ederim.

hotel atlantisde kalmıştım. gayet güzeldi yeri ve fiyatı da makuldu. tavsiye ederim.

ben seviyorum açıkçası. eski devlet geleneklerine ve adabına daha uygun olurdu. her gün televizyonlarda görmek zorunda kalmazdık.

birinin oraya çıkıp da masum kalabileceğine inanmıyorum. daha iyi olabilir miydi? belki. belki de daha kötü olurdu.

ben oldum olası milliyetçilerden ve mhp'den nefret etmişimdir. ama bahçeli kadar ılımlı bir adam yerine hardcore bir ülkücü olsaydı büyük olaylar olabilir bence. bu adam çok hassas dönemlerde çok iyi sakinleştirdi destekçilerini. -bahçeli ılımlı derken, bir ülkücüye göre ılım-

ayrıca koalisyon hükümetinde vardı zaten bu adam. yani o zamanki icraatlarına ve söylemlerine bakabilirsin. başbakan olsaydı da çok farklı davranmazdı diye düşünüyorum

Oldu ya zaten basbakan bir dönem

Pardon yardimcisi olmus

başbakan olsa ne yapacağını kendi dahil bilmediğini düşünüyorum.

Poschen artı bir ahahaha konu kilit

başbakan olsa sosyal anlamda çok rahat bir toplum olabiir. gerçi akp kökten gidip yerine kim gelse aynı şey olacak. ama başbakanlığı kaldırabilecek biri olduğunu düşünmüyorum. buna kılıçdaroğlu da dahil. muharrem ince chpnin başına geçse anca o başbakanlığı kaldırabilir gibi duruyor

kendisi iktidar olmayı sizin kadar düşünmemiştir. böyle bir derdi olduğuna inanmıyorum. etkin bir muhalefet yapmıyor. belki de kendisine verilen rolün gereğini yapıyor yıllardır.

her elektrikçide var

Gittigidiyordan aldıydım

Ben teknosadan almıştım.

belki farkında değilsinizdir diye yazıyorum: eğer cihazınız 100-240 V uyumlu ise yani adaptör kısmında 100V-240V 50/60Hz yazıyorsa, priz girişi için her elektrikçide olan 1 TLlik aparatlar yeterli olacaktır.
Ama cihazınız sadece ABD voltajına uyumlu ise; 240V'u, cihazınıza uygun voltaja dönüştürecek bir adaptöre ihtiyacınız olacaktır, bilginize. bu adaptörleri de her elektrikçide de değil de biraz daha büyük elektronikçilerde bulabilirsiniz. cihazınız veya adaptörünüz ile giderseniz yardımcı olurlar...

@on bir Tam tersi çevirtiyorum. Buradan oraya. 220'liği 110'a çevireceğim.

herhangi bir elektrikçide var 5-10 tl falan ücretide

dediğim gibi cihazınız 110V'a uyumlu ise, ihtiyacınız olan sadece bir aparat. onu da gittigidiyor'dan bulabilirsiniz.
m.gittigidiyor.com

mediamarkt tan almistik biz

cihazınıza ait detaylı bilgi vermediğiniz için, belki de gereksiz ama şöyle bir bilgi vermekte de fayda var, kendimden örnekle anlatayım: ABD'den şu robot süpürgelerden aldım. adaptörün üzerinde sadece 110V'a uyumlu olduğu yazıyordu. eğer sadece priz aparatıyla çalıştırsaydım ya adaptörü ya da makineyi yakardım. ama şunu da yapmadım: 220V u 110v'a çeviren başka bir adaptör alıp, onu prize takıp, makinenin adaptörünü de ona takıp iki adaptör kullanmıyorum. onun yerine baktım makinenin adaptörüne, 110V'u 32V'a çeviriyormuş, yani makine 33 V ile çalışıyormuş. bende 220V'u 35V'a çeviren özel bir adaptör aldım. makinenin orijinal adaptörü ile birlikte toplamda iki adaptör kullanmadan, tek adaptörle hallettim. umarım gereksiz kafa şişirmemişimdir, saygılarımla...

Sutlu kek daha siki ve kuru, yogurtlu kek daha yumos ve sunger gibi olur, ozellikle ilave ettigin aycicek yagi da pofudukluga pofudukluk katar

Yapılır. Çayla bile olur. Süt yerine çay.

Harika olur, yoğurdun ekşi veya eski olması sorun değil, bilakis daha iyi kabartır. Hiç sorun yok, yapıştır gitsin. Piştikten sonra caps istiyorum. :)

@yirmisantim ok :) ama fazla yumusak da olmayayadı iyi olurdu. Dışı kıtır kalıyor mu o da mı yumuşuyor?

çay ya da maden suyu bile kullanabilirsiniz...

olur disi kitir olur evet.
yogurtla daha pofuduk olur dedikleri gibi

Ondan emin değilim, pişince hepimiz öğreneceğiz. :)

(bkz: R-Studio)

(bkz: recuva)

PhotoRec www.cgsecurity.org

EaseUS serisi.

bu günlerde ne çok disk/dosya kurtarma duyurusu oldu.

Getdataback

Ikincisi :)

+1 painted bird

Sevgilisi olan biri neden böyle bir halt yer. Ben zaten unutmaya çalışıyorum hala. Yazık değil mi bana :(

bana da sanki özellikle aramış gibi geldi, kimmiş bu ya diye arama, aradığında da aa yanlışlıkla oldu diyebilmek için olabilir.

Aynı durumda bilerek arayip mesaj atanina da ben denk geldim.

Yanlışla aramış. Net.

Kendini hatırlatmak istiyor amaç ego tatmini

A4: 210 mm x 297 mm - Görseller 300 dpi olursa güzel olur. Diğer içeriği zaten vektörel çalışacağınız için çözünürlüğünü PDF çıktısında ayarlarsınız. Son sorunuzu da Ankaralılar yanıtlayacaktır.

Photoshop ya da daha iyi bir secenek olsrak indesign kullaniyorlar

konserve patlıcan salatası
Haydari
Közlenmiş Biber
Elma
Beyaz peynir

Bence yeter.

- Domates soslu patlıcan
- Kabak kızartması üstüne yoğurt
- Salata
- Kısır
- Kereviz salatası
- Humus
- Rus salatası

Seç beğen al

bence olması gereken:

çoban salata

beyaz peynir

arnavut ciğeri

yoğurtlu semiz

bide ufaktan bi meyve tabağı hazırlayıp üzerine bas limonu. yeter de artar bile rakı sofrası için.

Evde yapmaya değmez ve cidden güzel meze yemek istiyorsanız balıkçılar çarşısına uğrayın tam orta noktasına gidin (sıra sıra rakı içilmelik mekanların başladığı yere) inanılmaz güzel şarküteriler var pastirması - salamı aklınıza gelecek zilyon tane meze hemde lezizler.... kabak çiçeği dolması bile var! Deneyin derim

Milka'ya git en kral mezeci. Ayı ile Zeplin'in arasında.

Balıkçılar çarşısında; Osmanağa caminin ordan gir, ilerle biraz sağda Gözde Şarküteri tavsiyemdir.

Havucu rendele az yagda kavur, sonra sarimsakli yogurtla karistir. Hem cok güzel hem de kolay. Satin alacaksan en azindan birinin masrafindan kurtulursun ;)

Gelip yaparım malzemeler senden meze, ana yemek, tatlı.
böyle olsa ya ne güzel biri bişey istese aşçılar da çıksa ben yaparım şunları yaparım şunları yaparım günlük şukadar fiyata dese ne güzel olmaz mı gelse çillop gibi yapsa sen karışmasan hiçbişeye misafirinle ilgilensen oh miss.
var böyle usta hizmetler ama çok lükse hitap edio daha cüzi olacak. gecelik 100-150 tl vercen mesela gelcek hazırlıcak gitcek iyi olmaz mı?

bu arada cevap:
kırmızı biberler var ya taze kes tepesini içini boşalt zeytin yağında biraz çevir içine kaşar koy bi daha at tavaya kaşar içinde erisin üstü diri kalsın biberin
çok lezzetli oluyor.

endişeleniyorsunuz ama sorumluluk almak istemiyorsunuz. ama magalesef belediyeyi aradım gelip aldılar gibi bir uygulama yok. birçok insanın minicik bir insani ilgiden mahrum kaldığı için depresonu daha derinleşiyor. hatta intihar edebiliyor. insani bunalıma sürükleyen en temel şey çünkü yalnızlık. ama şu da bir gerçek intihar teşebüsünde bulunmuş hem de yalnızlık nedeni ile insanları bile yalnız bırakmaya devam etmekten çekinmeyen bir toplumsal yapının içindeyiz. anası mıyım babası mıyım? mantığıyla...

@imbat benim sorumluluk almamak istememin temel sebebi, arkadaşıma ilgi gösterdiğim durumlarda kendisinin duygusal olarak bana meylettiğini fark edip bunu istemiyor olmam.

bunu sözlü bir şekilde dile de getirmeme rağmen ortada apaçık bir ilgi var ve ben kendisine karşı bir şey hissetmiyorum.

temel derdim kendisinin iyi olması, ancak ben ona iyi gelmiyorum. ona iyi gelebilecek profesyonel birilerini arıyorum. elimden bu geliyor.

arkadaşlarınızın arasında para toplayıp bir görüşme ayarlayın bence. düşünsenize, fiziki olarak yaralanmış bir halde (ya da vurulduğunu vs düşünün) işyerine gelse hep bir elden yardımcı olmaz mıydınız? onun da şu an bu şekilde ruhu yaralanmış bence. hem de anlattıklarınıza göre ağır yaralı.

arkadaşlarıma bu konuyu açmayı doğru bulmuyorum açıkçası, kaldı ki onun diğer arkadaşlarıyla çok samimi değilim
ücreti makul olan bir psikoterapist, psikiyatr bulmak her şeyi kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum

anlıyorum. ama sizden başka da yardım edecek biri yok gibi.

Bence sizin onu önemseyen birisi olarak ona duygusal ilgi duymamaniz depresyonunu daha artirmis. Yani tabi yapacak bir seyiniz yok ama durum öyle bence

para yoksa, en iyi terapi torrentten indirilmiş filmlerdir aslında. dediğimi hor görmeyin ve bir hikaye yaratıp açın bence. ben çocukluğumda travmaların birikmesi sonucu doğan bir depresyonumu hint filmleriyle aşmıştım.

büyük balıkları aldığım yere temizlettiriyorum. hamsi sardalye gibi balıkları temizlemiyorlar genelde, o nedenle almamaya çalışıyorum ama aldığımda temizlerken ayakta durmaktan yoruluyorum sadece, başka bir şikayetim olmuyor.

niye sen temizliyorsun ki? hamsi bile temizlenmiş satılıyor artık. yıllardır haftada bir-iki kez çeşit çeşit balık alıyorum, bir kere bile kendim temizlemedim.

o nedenlerden dolayı aldığımız yerde temizletiyoruz.

Ben zaten balık yemiyorum ama temizletilmiş haline dokunurken bile içim kalkıyor. Aynı şey tavuk göğsü için de geçerli. Kırmızı ete zaten bugüne kadar hiç dokunmadım. Ben yapamam, büyük konuşmayayım tabii ama yapana da mani olmam. Bir de tabii etlere dokunup elini temizlemeden çekmecelere, dolaplara dokunanlar var. O da midemi çok bulandırıyor. Anında silmem gerek.

Temizlemediler bir kere kalabalık olduğu güne denk geldim o günde almam gerekiyordu. Falan falan

Küçük ya da büyük elimi süremem sanırım :(

metroda temizlenmiş dondurulmuş hali satılıyor. tazesi kadar iyi olmuyor ama yine de fena değil.

Ben kötü hissediyorum, hiç temizlemedim ama una bulanmadan dokunamıyorum belki mecbur kalsam dokunurum ama temizleme işini yapamam, kendimi kötü hissettiğim gibi beceremem de..
Bir arkadaşımın hayatta en keyif aldığı şey balık temizlemektir, kızın suratında öyle keyifli bir ifade vardı ki ben kötü oldum..

ben hiç temizleyemem. hatta pişmemiş balık elleyemem, kokusuna bile dayanamam. ama haftada bir balık yemeden de duramam. ciğeri de çook severim mesela ama ona da çiğken dokunamam. bütün bu pis işleri eşime yaptırıyorum o yüzden. burdan sevgili kocama onu ne kadar sevdiğimi bir kez daha söylemek istiyorum bu vesileyle.

eskiden çiğ et ve tavuk falan da elleyemezdim ama şimdi çok zor da kalınca çiğ çiğ ciğer bile kesip biçiyorum.

ölmüş bir canlı sonunda. bir zamanlar yaşıyordu ve artık ölmüş. kafasını koparmak gerçekten iğrenç. kanlı kanlı ve çok kötü kokuyor. o yüzden mide bulanması normal bir durum. mideniz bulanıyorsa temizlenmiş olarak alabilirsiniz. ama hala ölmüş bir canlı olacak.
not: vejeteryen değilim.

benim de izlerken bile midem dayanmıyordu önceden ama mecbur kalınca bi 100 tane falan temizlemişliğim var. mide bulandırıcıdan ziyade yorucu da bir iş. Fakat hamsiyi de temizlediklerini bilmiyordum açıkçası bundan sonra alırsak temizlenmiş alırız artık.

dışarıdan aldığım balıkları bende temizletip alıyorum, kendim vurduğum balıkları ise gayet güzel temizliyorum ve midem bulanmıyor.

Düşünmeden temizlersen bişecik olmaz. Başka şeyler düşün :)

yoo neden kalksın ki? Ha tavuk ha bftek ha balık.

Ayrıca hamsiyi temizletmek ne la? serçe parmak kadar balık, tek lokmada yutun gitsin.

Tercih etmem tabi ama zorunda kalirsam temizlerim sorun yok. Sadece elim kokmasin diye eldiven giyerim.
Düsünmemek lazim bence, zaten yiycez onu, öyle olmasa almazdik, o nedenle bi zamanlar yasiyodu ölmüs simdi diye duygusallasmanin bi anlami yok. :)

Tavuk kirmizi et ciger herseyi dograrim, öyle hassas degilim pek.

nasıl gömeceğimi düşününce çok da etkilemiyır

öncelikle soğanı ben seçerek alırım ve hep minnoşlarını seçerim. orta boyumsu olanları.

önce tam ortadan ikiye bölüyorum.

onu kestiğim tarafındaki daire tahtaya gelicek şekilde koyup. uzun bir bıçakla üstünü sıra sıra ince ince kesiyorum.

sonra 90 derece çevirip aynısını tekrar yapınca minnacıkk parçalar oluyor.

ben çok küçük doğrarım.

tahta yoksa ya da o an canım öyle istediyse de yine ikiye böldüğüm soğanı sol elime alıp dairesi üste gelicek kısımda yine önce bir sıra. sonra diğer sıra elimde tutarak kesip. sonrasında daire tarafından yatay küçülterek o ilk kestiklerime dik kesiyorum.

edit:

gözüm çok nadir yaşarıyor.

bonus: her yemeği soğanlı yaparım istisnasız. ve fazla fazla soğanlı tereyağlı yaparım. soğan <3

önce paralel, sonra dikine

2.bp.blogspot.com

->

www.mediterrasian.com

~

gözlerim yaşarmıyor pek, kabuğunu soyup ikiye böldükten sonra suya tutup bekliyorum biraz belki o yüzdendir ama sanmıyorum arada bi yaşarıyor ama ahım şahım abartı bir yaşarma olmadı hiç. belki keserkenki duruş ile alakalıdır soğan bir miktar önümde oluyor vücudumdan ve dolayısıyla başımdan, yani saldığı bi gaz varsa fln gözüme doğru gelmiyor direkt

lens de ise yariyomus sanirim.

soğan keserken sakız çiğneyin böylelikle gözünüz yaşarmaz diyorlar dene bakalım